Bu Blogda Ara

25 Ocak 2013 Cuma

dünyayı döndürme yalanı

insanoğlunun en büyük yalanıdır dünyayı güzelleştirme yalanı. dünya barışı için çalışmak, dünyayı daha yaşanabilir bi hale getirmek vs. bi takım takım elbiseli adamların elindeyken bu işler bütün çabalar tatminden öteye geçmiyor. dünyayı güzelleştirmek sigarayı bırakmak gibi aslında. sen bi bırak zaten o bilmem kaç yılda kendi kendini temileyebiliyor. önemli olan kendi dünyalarımız güzelleştirebilmek. ayak bastığımız değil, kurduğumuz binlerce dünyaya tutunabilemek. iyi ümitler yerine iyi hayatlar kazanabilmek. mastürbasyonu bırakıp kurduğun küçük gezegenini daha yaşanılabilir bi hale getirmek gerek. yoksa ayak bastığın dünya binyıllardır dönüyor. onu kafanıza takmayın.

7 Ocak 2013 Pazartesi

...larda yüzeeen

Ortaokula gidiyordum, 1. sınıfa. Hani böyle önlükleri atmışız formayı giymişiz ama tam oturmamış, emanet gibi duruyor. 3 sene boyunca giyelim diye alınmış ceketin daha ilk yılı. Tabii bana kalırsa gayet büyümüş çoktan ceket giymiş yaşa bile gelmiştim ama bildiğin 12-13 yaşındasın işte. Havanın bahardan yaza dönmemek için ısrarla direndiği bir cuma günü, öğlenciyiz. Tabi öyle tam gün yok, bildiğin devlet okuluna gidiyoruz, sabah 2000 öğlenden sonra 2500 veletin gittiği..

Son ders zili çaldı artık kocaman 2 gün için yapmamız gereken son şey istiklal marşını okumaktı. Bol ceketlerimizle itişerek bahçedeki boyayla sınıfımızın adının yazdığı yerde sıramızı olduk ve balkona çıkması için asla taviz vermeyen 101 Dalmaçyalı'daki kötü kadın gibi saçları olan müdürümüz bekliyoruz. Bekliyoruz ama cuma günün verdiği saçma enerjiyle. Adını bile bilmediğim sadece yan sınıftaki çocuk dediğim yan sınıftaki çocukla salak salak şakalaşmaya başladık o cuma enerjisiyle. Bol ceketlerimiz verdiği ceketlerin ağırlığıyla fazla ileri gitmememiz gerektiğini biliyorduk çünkü biz artık birer yetişkindik ama içimizdeki ilkokullu öldürememiştik haliyle. Derken, tatlı sert itişmeye başladık hani şiddeti biraz daha arttırsak kavga çıkacaktı ama yetişkin olduğumuz için nasıl şakalaşmamız gerektiğini iyi biliyorduk derken bilemedik ve işin bokunu çıkardık annemin bütün ders kitaplarını ne olur ne olmaz diye içine doldurduğu Fenerbahçeli okul çantamın ağırlığına dayanamayıp yere düştüm. Yan sınıftaki çocuk beni kaldırayım derken... madem ben düştüm sen niye düşmüyorsun deyip onu da yere indirdim. Böylelikle bizi izleyen kızların benim ne kadar güçlü olduğumu düşünmelerini sağlamıştım. Tabi o sırada kafatasından fıkşkırarak çıkmış gri saçlı müdürümüz balkondaki yeri çoktan almış ''8-A arkaya doğru yamulmuşsunuz düzgün durun'' diye bağırdı.Görüş hakimiyeti onda olduğu için yerde toz içinde kalmış iki bol ceketliyi gözden kaçırmadı. Bize doğru bakıp ''siz ikiniz dedi'' pardon siz ikiniz demedi resmen haykırdı. O anda önümüzdeki öğrenci yığını bizi daha rahat görebileceği şekilde ikiye yarılıp ona muazzam bir görüş açısı bize ise kaçış yolu bırakmayacak bir boşluk bırakmıştı.  Terbiyesizler diye ekledi ve bizi balkona davet etti. Bütün okulun bizi rahatlıkla görebileceği, hadi bütün okulu geçtim üst sınıftaki eteğini kıvıran kızların ''aa demek ki onlar bunlarmış'' diyebileceği bir noktaya doğru gidiyorduk. Balkona çıkmak için okul kapısından içeri girdik, bir an yukarı çıkmak yerine karşı kapıdan kaçmayı düşündüm ama o zaman anneme şikayet ederdi. evet evet o biraz fazla saçmaydı. bütün yüz kızarıklığımızla balkona çıktık yan sınıftaki çocukla. ''Öne çıkın'' dedi. Çıktık haliyle. O sırada bana küfür etseydi pek üzülmedim ama o kalkıp ''işte bunlar istiklal marşına saygısızlık ediyorlar'' dedi. Oysa ki ben Atatürk'ü çok seviyordum, o söylediğine çok bozulmuştum. Utanmamız gerektiğini ve böyle şeylerin ne kadar saygısızca olduğuna dair sözlerle devam etti. O 2500 kişiden tabi gülüşmeler yükseliyordu ama bana kalırsa hepsi benim hakkımda çok pis şeyler söylüyordu. Utanmamız gerektiğiniz altını çizerek bizi balkonun kenarına gönderdi. İstiklal marşını orada okuduk yan sınıftaki çocukla. O kadar utanmıştım ki. Bütün utanma hakkımı orada kullandığımı düşünüyorum.

Ya annem duyarsa korkusuyla mahalleye girdiğimde bizim okuldan olan üst sokakta oturan hiç konuşmadığım bi piçin de aralarında olduğu 4 arkadaşım beni görünce gülerek istiklal marşını okumaya başladı. Yüzüm biraz daha kızardı ama garip bir durumdu aslında ceketliydim ve bizim Atatürk'e okuduğumuz şeyi bana okuyorlardı, hoşuma gitti sonra. Zaten yeterince utanmıştım, şimdi onlar utansın deyip yanlarına geçip eşlik ettim onlara ...larda yüüzeeen alsancaaak diye.