Bu Blogda Ara

2 Kasım 2013 Cumartesi

adanın arkası

Zeytin ağaçlarının orasındayız. İnce uzun, yol olmaya çalışan düzlükte yürüyoruz. Güneş kendini saklamış, belli yorgun. Yürüyoruz. Üzerinde ince bir hırka var. Bulutlar tepemizde ama insafsızlık yapmıyorlar.  Önümüzde deniz. Karşıda adalar dizilmişler. Sessizce duruyorlar. Hafif bir rüzgar. Uzaktan kesik kesik bir türkü. Rumca. Bu dili bilmiyoruz ama yanan türkü hiç yabancı değil, mırıldanıyoruz bizde. Yürümeye devam ediyoruz, denize doğru. Adanın arkasındayız. Zaman durmuş gibi baktın gözlerime. Akşama 5 var. Döndün, sarıldın. Yangın yerine döndü ortalık. Rüzgar şerefsizlik yapmaya başladı. Ağaçların birkaçından zeytinler düştü toprağa. Kumluğa vardık. Arkada kaderine terkedilmiş zeytinlik, önümüzde komşuda biten deniz. Arada kalmış gibi değil ama. Birer sigara yakıyoruz. Son nefesimizmiş gibi çekiyoruz. Bileğimize kadar suyun içindeyiz. Serin su. Güneş düşüyor karşıdan. Adanın arkasına bırakıyor kendini. Teslimiyet duygusunu şüphesiz en iyi o biliyor. Batan güneş gibi bırakıyorsun başını omzuma. Dünya serin. Uzaklar sıkınılı. Biz burdayız. Adanın tam arkasında.