Bu Blogda Ara

28 Ocak 2012 Cumartesi

Amir bana taktı






Polise "bonus çizelgesi" geliyor gibi. Toplanılan puana göre terfi ve prim gelecekmiş. Mesela 4 gözaltı +150 puan.. biber gazı ile 5 öğrenciyi etkisiz hale getirmek +20 puan, karakolda 2 siyahi vurmak +300, katille çekilen fotoğraf ise doğrudan terfi getirir gibi. Tabi hiçbiri bi super mario değil. super mario ise çocuklar için sevimli görünsün diye.


Ayrıca polis arasında çekişme artar, hizmet aşkı alıp yürür. Sokaklarımızda tehlikeli vatandaş, medya binalarında terörist gazeteci sayısı iyice azalır
Düşünsenize hayat daha güzel olmaz mı?
Kesinlikle güzel olur tıpkı metrobüsün olduğu gibi.


Tabi bu uygulama polisler arasında terfiyi 1 puanla kaçırdım, amir bana taktı oğlum gibi diyalogları peşinden getirir.
Getirsin zaten polislerimiz bizim çocuklarımız. Ne diyorlar. Halk için emniyet, adalet için hizmet.


Bonuslar falanlar.. hayat polise güzel.

18 Ocak 2012 Çarşamba

Vicdan





Sırtından vurulan bir adam,
bir cinayet,
çocuklar ve vicdan.
Eksik olan tek şey vicdan.


Bir katilden vicdanlı olmasını beklemek pek doğru olmayabilir, kabul.
Ama bu cinayeti el birliğiyle yerin dibine gömmek o kurşunu sıkmaktan daha çok acıtıyor.
Utanıyoruz, kaygılanıyoruz, ağlıyoruz,
Kafamızı kaldırıp bakamıyoruz,
Küfretsen ne fayda?
Sadece adaleti bekliyoruz, başka şansımız yok.
Kuran'a, silaha, bayrağa el basanların ortak yapımı olan bu korku filminde bekleyip ağlayan olmak acıtıyor.
Bir videoda şöyle diyor:
''Allah camilere sığmaz, allah sokaktadır, işinizdedir, her yerdedir, allahsızlığın lüzumu yok.''


Kendilerini ezip geçti o çocuklar, arkasından binlerce ağlayan insan bırakarak.
Bizim hala umudumuz var, tamam.
Her şey yeni başlıyor, tamam.
Ama insana verilen önem azalıyor, güven azalıyor, korku artıyor.
Sus yoksa... diye başlayan cümlelerin sonu hiç iyi bitmiyor.
Bu ülkeye... diye başlayan kaygılar gittikçe tırmanıyor.
Açık açık korkuyoruz.


Hangimiz mutluyuz?
Hangimiz ağzından çıkan lafı 2 kez düşünmeden söyleyebiliyor,
Hangimiz istediği gibi kendini gösterebiliyor?
Ama bu başarısız senaryo her seferinde tutuyor, izlettiriyor kendisini...
Gözyaşı döküp "İnanın ben sizden daha çok üzülüyorum, hatta en çok ben üzülüyorum," diyen bakanlar her seferinde evin duygusal gelinini kandırıyor.  


Sen istediğin kadar cinayetin üstünü ört, 
sonra tasarla, bi çocuğa silah ver, 
bi cuma günü sırtından vursun gitsin..


5 yıl sonra gelen karar; Hrant Dink'in mekanının cennet olmasına, Orhan Pamuk'un akıllı olmasına...


Allahsızlığın lüzumu yok.

17 Ocak 2012 Salı

5 yıldır Hrant yok


5 yıl önce o gün, tüm kanallar canlı yayında bangır bangır öldürüldüğünün haberlerini veriyordu.Liseye gidiyordum.Üzerinden neler geçti.. hayatımıza kimler girip çıktı.. Tayyip Davos'ta racon kesti,yüzde elliyi aldı götürdü Amerika'nın siyahi başkanı oldu. Türkiye ileri demokrasi yoluna girdi, öldürmek yöntemi beklemedikleri kadar tepki alınca tutuklama yöntemini seçtiler ama bir tek Fenerbahçe Türkiye kupasını kazanamadı neyse,bir sürü şey oldu ama hiçbir şey olmadı biz hala katillerini tanımamıza rağmen bulamıyoruz .. Eline silah tutuşturulmuş diğer 'çocuğa' bakıp kufredıyoruz..  Şimdi tv'ler şöyle adamdı böyle adamdı yayınları yapacak. Yani 5 yıl oldu hiçbir bok olmadı..

saygıyla anıyoruz.



13 Ocak 2012 Cuma

Efsaneler asla ölmez




Bir ocak akşamı o marş çalmaya başladı stadyumda eksiyi aratmayan soğukta,
mazinde bir tarih yatar diye, en coşkulu kısmı Lefter'ler kısmıydı söylediğimiz,
o coşkunun arkasında korku vardı, yok daha bizimle cümleleri gizliydi,
sonra bir cuma akşamı telefon geldi Lefter öldü diye,
mümkün değil çünkü efsaneler asla ölmez,sadece cennete gider dedim,
çünkü bunu duyarak büyüdüm,
hele Lefter denildiğinde, hiç izleyemesem bile,
büyürken masalların,hikayelerin önüne geçen marştaki adam,adada yaşayan yaşlı adam olarak tanısam bile,
büyük adam olduğu bilemem yeterdi benim için,
o bir neslin izlediği en iyi 10 numara değildi sadece,
o neslin çocuklarını, torunlarının çocuklarını büyüten marştaki adamdı,
hiç tanımadığı,görmediği insanların sevgisiyle büyüyen büyük Lefter,
o sevgi ne kadar büyük desem kendisini hiç görmeyenlerin göz yaşı dökebileceği kadar büyük,
göz yaşının büyüklüğü olur mu hiç bazen içe akıtırız, çok akıttık içimize doğru,
Lefter dedemin anlattağı o büyük adamdı,
maç günü kalbimi milyonlarca kez fetheden ulu çıdardı,
ve.. nefes aldıkça kalbimizden çıkmayacak büyük insan şimdi,
o şimdi göğe yükseldi,
bulutların üstüne çıktı,
sarçoğluna en güzel yerden bakıyor,
torunu Özlem'i uzaktan ama içten seviyor şimdi,
ve şimdi yatağına girelerin üzerine sarı-lacivert battaniyesini örtüyor,
ölüm döşeğindeyken bile aklı fikri Fenerbahçeydi,
çok yaşa büyük Lefter.




10 Ocak 2012 Salı

Hakkını helal et

Hakkını helal et yeter benim için. diye bitiyor mektup,
Sağolsun Rıdvan helikopter temin etmiş ama doktorlarım izin vermiyor diyor,
Haluk hayatımı yazıyor sen de bir şeyler yazarsın diyor Aziz başkana,
Sonra o marş çalıyor aniden mazinde bir tarih yatar diye başlayan,
Sahada izleyemeyen bir nesil olarak hep o marştaki adamsın,
Ben formayı giyerek hizmet ettim diyor Fenerbahçe'ye,
Tuncay'ın formasını öptükten sonra heyecanlanıp maç başlamadan adaya geri dönen adamsın,
Geçen gün taraftarlar buraya geldi herkes senin için dua ediyor diyor başkana,
Alex'in hediye ettiği formayı kabul ederken heyecanlanıyor,
Sadece bir ordinaryüs değil, sadece bir futbolcu hiç değil,
Efsane o....

Daha yapacağın çok iş var. Yürekten söylüyorum ki yapacaksın, moralini bozma sakın diyor başkana, hasta yatağında,
Benim gücüme gidiyor hasta yatağında bunları söyleten işleri yapanlara lanet olsun diyorum,
İnce ayarların hesabını yapanlar bu inancın, bu sevdanın hesabını hiç yapmıyorlar,
Ne kadar ömrüm kaldı bilemem diyor, ama aklında gönlünde iki şey var torunu Özlem ve Fenerbahçe ...

O marştaki adam diyor.... "Ne kadar ömrüm kaldı bilemem" 

Bizim kalbimiz seninle atar Yaşa Ordinaryüs, Yaşa Lefter, Yaşa Fenerbahçe.

4 Ocak 2012 Çarşamba

Memleket isterim

Bir ülke düşünün;
kendi vatandaşını planlayarak öldürsün,
gazetecisini terörist diye içeri atsın, hatta bir cuma günü hiç acımadan sırtından vursun,
polisini-askerini canından çok sevsin vatandaşını öteki yapsın,
uçurumun kenarına sürüklediği insanlarına güzel hikayeler anlatsın,
öğrencisini ezsin geçsin umursamadan,
evin babasını yüz üstü bıraksın evde bekleyen o küçük çocuğuna karşı,
hayalleri yıkıp geçsin acımasızca,
para için yüz yıllık evleri,mezarlarını bırakıp gitsin istesin insanından,
her yerde yabancılaştırsın insanını kendisinden,
daha sevişmediği sevgilisini bir daha göstermesin dağda karşılaşan sarı kafalı çocukla kara çocuğa,
insanlığımızı hiç düşünmeden enkaz altında bıraksın,
neyse  işte şöyle bir baktığınızda yok etsin,
eski taş binaları yıkıp yerine plastiklerini diksin,
19 yaşında çocuğu mapuslara atsın,
insan başına bedeller biçsin, senin ederin bu desin,
hep mahallede top oynayan çocukların topunu kesen huysuz ihtiyar olsun...
neyse en iyisi düşünmemek.

memleket isterim
ne başta dert gönülde hasret olsun;
kardeş kavgasına bir nihayet olsun.




yeniklasor