Bu Blogda Ara

17 Şubat 2012 Cuma

gibi gibi


Alttan güzel müzik çalıyor.. keyifler yerinde sevgili yanında olmasa bile yanında.. içki kat sayısı gittikçe artıyor.. pek yerindeyiz her şeyin.. güzel, yerli yerindeyiz..bence herkes birbiriyle dilediği gibi sevişebilmeli, dilediği gibi küfür edebilmeli, dilediği gibi kızabilmeli..hepimiz mutlu insanlar olmayı hak edecek kadar iyi insanlarız.. kendimize yaptığımız kötülükler sadece yerli yerinde onlara ihtiyacımız var çünkü.. kendime kötülük yapamazsan .. mesela bu kötülüğü sana devlet yapıyor. metin hoca mesela .. öldü gitti.. içerde onlarca gazeteci yatıyor falan neyse işte.. bi şekilde bi ton sorun içinde kendi mutluluğumuzu yakalamaya çalışan yaratıklarız işte.

13 Şubat 2012 Pazartesi

yumurta

1996 yılının Haziran ayı.. O sene okulda aldığım başarıların ödülü olarak arkaşlarımla Bodrum'a tatile gitme hakkı kazanmıştım babamdan.. Heyecanlandık falan derken hazırlıkları yaptık otobüs biletlerimizi aldık.. denizdi giymelik tişört, terlik, deniz şortu derken bir kaç eksikle çantamız tamamdı..Biletimiz özkardeşler truzim cuma akşamı arabasınayrı.. bindik yola çıktık yumurta kokulu otobüsü sevdim çünkü beni hediyeme götürüyordü.. derken gecenin bi vakti oldu mola verdik özkardeşler dinlenme teseslerinde.. çayımızı içtik, işe dik falan derken.. yol arkadaşım fuat -ben otobüse gitçem deyip gitti.. bense otobüs yolculuğumu biraz daha güzel geçireyim diye mizah dergilerine bakınıyordum.. derken  özkardeşler dinlenme tesisinin kapısından dışarıya doğru adımımı attım.. ve gördüğüm tabloyu size anlatmamı beklemeyin .. özkardeşler turizme ait onlarca otobüs.. otobüs bırakacak yer yok o derece.. o zaman anladım özkardeşler turizmin büyüklüğünü, saygı duydum.. ama daha büyük bir sorunum vardı artık. acaba benim otobüsüm hagisiydi.. hepsi aynı model onlarca otobüs.. galiba ucuza gelsin diye toptan almışlardı.. tabi bu benim sorunum değildi.. ama benim otobüsümün ayırt edici bir özelliği mutlaka olmalıydı-dı-dı-dı.. ama ne... ve o anda kafamda yanan ampulleri görmeniz lazım hepsi benim bebeğim desem yeri van.. YUMURTA KOKUSU.. onumdeki otobüsten basladım koklamaya ve otobus yumurta kokuyordu.. işte bu benim otobüsümdi.. o yumurta kokusundan dönen basım bana her şeyi unutturmuştu.. ayaklarım artık yere basmıyordu.. artık ben o eski ben değildi.. bambaşka bir insandım artık....


sabah gözümü açtığımda kendimi yozgat'ta buldum.. bodrum'a diye yola çıkıp kendimi yozgat'ta bulmak beni iç gıcıklayıcı bir mutluluğa sürükledi.. sanki ben hep buraya aittim.. sevinçten çılgına dönmüştüm.. ve elbette artık burası benim kaderim olmuştu..


artık ne ben eski orhandım ne yozgat eski yozgat.. çokbüyük hayallerim vardı.. yozgat'ın bağımsızlığına adadım kendimi.. örgütlendik.. çok arkadaşım gitti yozgat'ın bağımsızlığı uğruna.. diğerleri ise şimdi çocuklarının arkadaşlarına anlattığı "benim babam eski yozculardan ooolum"  (YOZCU; Yozgat'ın bağımsızlığı için kurulmuş aşırı garip adamlardan oluşan, gündüzleri sıcak ve kurak. akşamları ise sert ve soğuk insanların kendilere verdiği isim) diye anlattığı insanlar olarak kalacaklardı.. ve şimdi geriye dönüp baktığımda özkardeşler turizmin yozgat bölge yetkilisi olmakla hayatımın en doğru kararını vermişim.. işte şimdi anlatacak bir hikayem var Bir Zamanlar Yozgat'ta diye... ama yumurta kokusunun patentini alaydık eyiydi.

12 Şubat 2012 Pazar


Yazlık sinema gören balkonlu evimiz olsaydı dünyaya daha başka bakabilirdik..

7 Şubat 2012 Salı

HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ


Bir maç akşamı, aile büyükleri ,amca, dede, torununa kadar..
Ne bir doğum günü, ne de bayram,
Fener'in maçı olunca böyle olur ev,
En büyük bayramdan daha büyük bayram,
Saygımız sonsuzdur büyüğümüze küçüğümüze,
ama..maç başlayana kadar,
o ilk düdük çaldığında küçük-büyük-anne-dede olgusu gidiyor,
sadece Fenerbahçeli kimliğimiz kalıyor, zaten o hiç gitmez,
Maç başlar, topa vurulur,
Top kaptanın ayağına geldiğinde dedem kaptandan daha önce savurur ayağını,
Sonra kaptan alır o gücü, evinde onunla birlikte topa vuran milyonların gücüyle,
Volkan yere düşer, oradan anne çıkar "oğlum kıyamam" diye.
Ha ben düşmüşüm ha Volkan, Önemi yok onun için..
Afrikalı çocuk vurur topa..
Gol olur..
Zaten kim kime sarılmış belli değil..
Dünyanın sonu geldi deseler cevabımız sarılmak olur..
Ellerimize hiç bakmıyoruz zaten...
kızarıklığını maçtan sonra görürsek iyidir...
top kaleye gelince hemen yer değiştirmeler başlar..
gözümüz kapanmaz ama..
Yobo'nun araya gireceğinden eminiz çünkü, biliriz..
2 olmuş olmamış önemli değil maç biter...
çaylarımızı  sakin ve keyifle içmenin vakti gelir..
anılar anlatılır
'89 sezonundan bahseder büyükler..
sonra  anne yanına gelir o marşı aç der..
hangisi dediğinde.. cevap net "haklıyız kazanacağız"
dinler, mırıldanır, söyler, çocuklar için, çubuklular için..
anne diye seslerim.. evladıma miras bu sevda diye sesini yükseltir...

Bu sadece bir ev..
Siyah çoraplılardan doğan bu sevda milyonların içinde büyüyor..
Biz böyleyken, tek derdimiz Fenerbahçe, tek derdimiz haklılığımız oldukça..
Bizimle kimse başa çıkamaz.