Bu Blogda Ara

11 Şubat 2013 Pazartesi

tekne

Çok farklı korkularımız var, ya ayrılırsa korkusu, ya sigortalı işimden olursam korkusu, ya yalnız kalırsam korkusu diye gidiyor. Basit, sıradan, basma kalıp ve komik korkularımız var. Böyle durumlarda rahmetli babaannem Allah başka dert vermesin çocuğum derdi. O hayattayken böyle dertlere sahip olacak yaşları yakalayamamıştım ama onun ömrüyle benim yaşımı denk getirebilseydik eminim böyle derdi. Ki haksız sayılmazdı. Bu korkuları yenmek için yaşarken alttan akıp giden başka bir hayatı kaçırdığımızın gayet farkındayız, farkındayız ama yaptığımız tek şey cuma akşamını beklemek. Sonunda hepimiz hayalini kurduğumuz o tekneye bineceğiz küçük veya büyük hiç önemi yok ama o tekneye bineceğiz. Önemli olan o tekneye nasıl bi halde bindiğimiz. O saçma korkularımızı sürekli yüksekte tutup kendimize gösterilen üç kuruşluk önemi diri tutma çabalarımızı uzaktan izlesek çok eğleniriz gibi geliyor bana. Eğer ölüm döşeğindeki bir adam kulağınıza ÇABA diye fısıldamıyorsa çok fazla yormanın, yorulmanın, eksilmenin bir anlamı yok. Ucuz korkularımızdan sıyrılıp o teknenin halatlarını limandan çözmeye başladığımız gün yaşamaya başlayacağız. Yüzümüze vuran hafif Ege rüzgarı bize tanrının varlığını bir kez daha kanıtlayacak. Biraz daha yaşadığımızı hissederiz belki. Ben şimdi limana geldim, orta halli çok lüks olmayan bir tekne bakıyorum kendime.