Bu Blogda Ara

12 Haziran 2013 Çarşamba

Yaşasın ağaçlar!

Elimden geldiğince gördüklerimi, yaşadıklarımı, düşündüklerimi yazmaya çalışacağım. Polisin tutumu, yaralanan, ölen insanlar, siyasilerin zıtlaşmaları ve bitkiye dozerle girmeyinle başlayan eylemin buraya nasıl geldiğini anlatma gafletinde bulunmayacağım. o meşhur satır aralarını iyi okuyalımlı ağdalı cümleler kurmaya çalışmayacağım. Bir ağaçla başladı her şey. Ailelerimizin bunlardan bir şey olmaz, her şey ellerinin altında, dünya umurlarında değil dedikleri çocukların sokağa çıkması bir ağaçla başladı. Biz yıllardır aydı kişi tarafından yönetilen ergenliğini aynı adamı görerek atlatan, çalışmaya başladığımızda aynı adamı görmeye devam eden bir nesiliz. Anne babalarımız ulaşamadığı çok acayip bir dünya elimizin altında ve aramızda muazzam bir iletişim var. Çok farklı taleplerimiz, çok farklı hassasiyetlerimiz ve çok farklı korkularımız var. İnternet fenomeni olan Ankaralı adam gibi düşünüyoruz "meselam türban olayını çok karıştırdılar, bu bu şekil giyinir şu şekil giyinir. kimse kimseye karışamaz" işte tam olarak bu şekilde düşünüyoruz çünkü herkesin özgürlüğü birdir. Büyük büyük adamların "o parkta türbanlılarla bilmem kimler kol kola" demelerini emin olun anlayamıyoruz.  Siz de bunu anlayamıyorsunuz ve bu kurduğunuz cümleler bunun en büyük kanıtı. Bizim siyasetle işimiz yok. Yok çünkü siyaset ve siyasetçi dediğiniz şeyler bana hep sıkıcı ve soğuk gelmiştir. Yıllardır yeni bir şey üretemeyen insanlar.  Kimsenin sizi indireceğiz ordan ve benim desteklediğim bilmem ne partisi iktidara gelsin dediği de yok. Onlar da çözüm değil. Biz hayatımızı, geleceğimiz Ankara'nın soğuk binalarında şekillendirilmesini istemiyoruz. Biz özgür olmak istiyoruz. Kim hangi dili nasıl öğrenecekmiş bize ne. Önemli olan birlikte keyifli bir yaşam değil mi. Siz bizi anlayamıyorsunuz. Müthiş bir enerji, müthiş bir zekayı klasik devlet anlayışıyla dizginleyemezsiniz, köreltemezsiniz. Talepleri cevaplandıramazsınız. Yıllarca karşı karşıya getirdiğiniz, düşmanlaştırdığınız insanların düşman olduğu yok. Sizin işinize öyle geldiği için bize düşmanmışız gibi anlattınız. Yok öyle bir şey reddediyoruz biz bunu. Hiçbirimizin meclisi girip büyük adam takyidi yapma gibi bir isteği yok. Tamam yine siz yönetin, yönetiyorsunuz zaten ama bakın biz burdayız. Bizi anlayamacaksınız tamam ama en azından anlamaya çalışın. Emin olun bir şey kaybetmez, eksilmezsiniz. Aksine biz o zaman size saygı duyarız. Artık "her şeyi biz biliriz"in iş yapmadığı bir dünyadayız. Kafanızı kaldırıp az ileri baktığınızda çok acayip medeniyetlerin olduğunu göreceksiniz. Bizim tek korkumuz anlaşılmamak. Bir tek bu. Fazla biz dedim. Siz kimsiniz diye sorarsanız. Biz gaz yerken birbirine yardım eden, birlikteyken gülebilen, bir hafta öncesinden organize olmaya çalısşak belki beceremeyeceğimiz kim önde duracak kim yaralılara yardım edecek kim eksikleri giderecek durumunu anında organize edebilen bu ülkenin kin beslemeyen insanlarıyız. Şundan hiç şüpheniz olmasın. Biz gülümsedikçe her şey daha güzel olacak. Kim bilir sizi bile o demode korkularınızdan kurtarabiliriz. Yaşasın ağaçlar!

16.02.2013 İstanbul