Bu Blogda Ara

6 Mart 2013 Çarşamba

nefes

Acılarımızı paylaşmayı fena halde seviyoruz. Yaşadıklarımızı abartarak, yaşamadıklarımızı yaşamışçasına fısıldıyoruz ve büyük ihtimalle bundan zevk alıyoruz. Güzel zamanlarımızı zaten ''çeşitli sosyal mecralarla'' paralel yaşıyoruz. Ahh şu arkadaşlarla bilmem ne keyiflerimiz de olmasa ne yapardık, hayat nasıl geçerdi. Beğenilen kadını etkilemek için gündüzleri bilmem kaç ton renk değiştirip kabaran kuş gibi şov yapıp, geceleri yarın nasıl bi şov yapsam diye düşünmekten değil birilerini görmeyi nefes bile alamıyoruz. Ben bu kendimizi çok önemseyen hallerimize fena halde takmış durumdayım sevgili gönül dostları. Elbette önemliyiz, değerliyiz. Elbette anacığımızın kuzusuyuz. Elbette hepimizin şahane güzel işleri var ama siz kimsiniz lan benim bokumda boncuk var hallerimizi çözebilmiş değilim. Aslında durumun pek çözülecek tarafı yok bana kalırsa. Kalmamakla birlikte kesinlikle yok. Maaşlı işlerimizde çalışırken aslında hepimiz içten içe bir rock star gibi yaşıyoruz. Beğenilmeme korkusu var. Beğenildikçe daha çok beğenilme isteği. Mangaldan kalanlarla yetinen köpek gibiyiz. Bir de kafamızı okşadılarsa bizden iyisi yok. Kafamızı okşatmaya çalışmaktan kafamızı kaldırıp yıldızlara bakmayı unuttuk. Hiç öyle romantikleşmeden düz insan olarak soruyorum kendime. En son ne zaman baktın yıldızlara diye. Hatırlamıyorum. Baksaydım hatırlardım. Bu da bilmiyorum demenin başka yolu, hatırlamıyorum. BÜYÜK KAÇIŞ. Atmosfer daraldı, nefes alamıyoruz, cümle kuramıyoruz. Kötü grafiklerimizle, berbat seslendirmelerimizle teleshopping kanallarına döndük iyice. Keşke diyorum. Biraz daha temiz nefes alabilsek diyorum. Keşke diyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder