Bu Blogda Ara

18 Ocak 2012 Çarşamba

Vicdan





Sırtından vurulan bir adam,
bir cinayet,
çocuklar ve vicdan.
Eksik olan tek şey vicdan.


Bir katilden vicdanlı olmasını beklemek pek doğru olmayabilir, kabul.
Ama bu cinayeti el birliğiyle yerin dibine gömmek o kurşunu sıkmaktan daha çok acıtıyor.
Utanıyoruz, kaygılanıyoruz, ağlıyoruz,
Kafamızı kaldırıp bakamıyoruz,
Küfretsen ne fayda?
Sadece adaleti bekliyoruz, başka şansımız yok.
Kuran'a, silaha, bayrağa el basanların ortak yapımı olan bu korku filminde bekleyip ağlayan olmak acıtıyor.
Bir videoda şöyle diyor:
''Allah camilere sığmaz, allah sokaktadır, işinizdedir, her yerdedir, allahsızlığın lüzumu yok.''


Kendilerini ezip geçti o çocuklar, arkasından binlerce ağlayan insan bırakarak.
Bizim hala umudumuz var, tamam.
Her şey yeni başlıyor, tamam.
Ama insana verilen önem azalıyor, güven azalıyor, korku artıyor.
Sus yoksa... diye başlayan cümlelerin sonu hiç iyi bitmiyor.
Bu ülkeye... diye başlayan kaygılar gittikçe tırmanıyor.
Açık açık korkuyoruz.


Hangimiz mutluyuz?
Hangimiz ağzından çıkan lafı 2 kez düşünmeden söyleyebiliyor,
Hangimiz istediği gibi kendini gösterebiliyor?
Ama bu başarısız senaryo her seferinde tutuyor, izlettiriyor kendisini...
Gözyaşı döküp "İnanın ben sizden daha çok üzülüyorum, hatta en çok ben üzülüyorum," diyen bakanlar her seferinde evin duygusal gelinini kandırıyor.  


Sen istediğin kadar cinayetin üstünü ört, 
sonra tasarla, bi çocuğa silah ver, 
bi cuma günü sırtından vursun gitsin..


5 yıl sonra gelen karar; Hrant Dink'in mekanının cennet olmasına, Orhan Pamuk'un akıllı olmasına...


Allahsızlığın lüzumu yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder