Bu Blogda Ara

19 Nisan 2012 Perşembe

Erdem'e...



Bir arkadaş düşünün lise sıralarında sıkıcı derslerden kaçıp yaşından büyük şarkılar dinlemeye gittiğiniz. Boyundan büyük hayalleri hiç zorlanmadan tek çırpıda kurabilme gücü veren, birlikte yükseldiğin arkadaşın.


Hayallerin peşinden birlikte koştuğun, iyi gününde olduğu gibi kötü gününde de yanında değil yeri geldiğinde önünde durup en büyük engellere karşı tek başına göğüs geren, sırf yara almayasın diye.


Kalabalıkta durduğu yere baktığında, o büyük yalnızlığın orta yerinde kendini görebildiğin dosttan öte o güven duysunu görebildiğin arkadaşın...


Herkes gittiğinde yanında duran tek insanın varlığını görebilmek, yanında değil seninle olduğunu anlatmasına bile ihtiyaç duymayan, durmasının bile yettiği tek insan...


Karşısında istediğin gibi ağlayabildiğin, yeri geldiğinde hiç utanmadan ayıbın belini kırabildiğin ama en sonunda omuz omuza yürüdüğün vakit dünyanın en güvenli insanını yanında görmenin verdiği o mutluluğun tarifi yok, zaten olması mümkün değil....

Sıradan bir yaz akşamında içilen rakıyı unutmaz kılan sadece arkadaşlık veya dostluk değil, kardeşinle içtiğin rakıyı unutman ortaya döktüğün mezeleri unutmak pek mümkün değil...


Seni senden daha iyi bilen bir arkadaşın oldu mu  hiç? Olmadı dimi!.. Çünkü arkadaşın seni senden daha iyi tanıyamaz.... Ötesi lazım, daha fazlası lazım...


Ben işte bi arkadaştan, dosttan daha fazlasına sahibim. Benim (sadece kan bağım olmayan) bir kardeşim var hayat denilen bu oyunda beraber yürüdüğüm hiç durmadan. 


İyi ki varsın. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder