Bu Blogda Ara

7 Kasım 2012 Çarşamba

en güzeli değil

sevmek güzel şey diye başladı her şey, hafif rüzgarlı bir ağustos akşamında. oğlan belli etmiyordu ama kıza karşı pek boş değildi, elini şaraba uzatırken dirseğiyle her seferinde dokunmasının bir anlamı vardı elbet. sıcaktı, naifti, çekingendi ama bence en önemlisi seviyor olmasıydı. çünkü tuhaf bir his bu. yani çevremizde nedenini bile bilmeden sevmediğimiz onlarca insan varken birine karşı böyle tuhaf bir şekilde bağlanmak, ona ait olmak aslında rahatsızlık verici bir durumdu. yani onun malısın aslında. kalp atışlarının hızı onun bakışlarıyla orantılı olmamalı. haksızlık bu. biraz da acizlik. kurtulmanın elbet vardır bir yolu ama bir kere sevince bırak kurtulma planlarını karnının acıktığını bile unutuyorsun. bir keresinden bir haftada on kilo vermişliğim var. suratıma sağuk suyu çarpınca farkettim. bir değişiklik vardı, evet değişmişitim. tabi işe tersten bakınca, kendi sahanda yediğin iki gole karşılık deplasmanda üç gol atman gerekiyor rakip bir sıfır önde dakika olmuş 70, aykut hoca alex'i oyundan almış. yani bu saatten sonra maçın dönmesi için sana acıması gerekiyor. o ne pis bir durumdur öyle. acınacak halde olmak kadar beteri yok valla şu hayatta. neyse işte. sevmek güzel tabi ama  uzaktan sevmek aşkların en güzeli değil, bu yalana inanmıyorum ben. acınacak halde bi adamın yazdığı şarkıya inanmam. bence karşılıklı sevişmek gerek. usul usul, biraz samimi olsun. ee tabi saat ilerleyince rüzgar kuvvetlendi, bi hırka attı oğlan kızın o kalemle çizilmiş gibi düzgün, ince ve hafif esmer omuzlarına.  zaten çok geç olmuştu. hadi ben seni evine bırakayım artık.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder