Bu Blogda Ara

16 Kasım 2012 Cuma

şerefsiz rüzgar

17 yaşındaydım... sigara içmeden çıktığım lisenin yakınlarında oturuyordu. aynı üniversitede aynı bölümde olmamız tesadüf değildi. küçük bakışmalar, hafif gülümsemeler niyetleri yağ gibi döküyordu ortaya. bütün acemiliğimizle yaşadığımızı zannettiğimiz ilişki 3 hafta sonra bitmişti. ortada bir şey yoktu. olmasına da gerek yoktu. ama bitmişti. anlıyorsun onu bir şekilde. aradan geçen kocaman 3 haftada bakışlar ne kadar ani değişiyor öyle. ne kadar yalanmış lan öyle. okulun girişinde. rüzgarın köpek gibi estiği kapının yanında tuttu kolumda. konuşmamız lazım dedi. zaten çoktan ayrılmıştık o an. 17 yaşındaydım ama boş değildim. anlıyorsun işte. kafadan girdi konuya. hiç çekinmeden. seni aldattım dedi. ben olsam mesela hayatta söyleyemem. tokat yemekten korktuğum için değil. çekinirdim işte o yüzden söyleyemezdim. peki dedim ama  öfkeli değildim. sadece şaşırmıştım. ne bileyim tuhaftı, ilk defa aldatılmıştım. çok sağlam böyle suskunluğum asaletimdendir gibi bi cümle kurmak için zaman kazandım onun o tuhaf mimiklerini izlerken. ama çıkmadı öyle bi'şey.elimde otlakçılıktan pakete döndüğüm 3. paket varken. onun verdiği güven çok ayrıdır. ağzımdan bir anda senin götüne koyayım çkıverdi. kabul çok havalı değildi ama çok samimiydi. bari gidişim havalı olsun dedim. sigaradan son nefesi alıp dumanını yüzüne doğru bıraktım. ikinci yarı rüzgara karşı oynadığımı farketmeyecek kadar sıcaktım. dumanı bıraktım, sigarayı yere atıp hiç bakmadan ayağımla söndüreyim dedim ama şerefsiz rüzgar izin vermedi. uçurup götürdü o sigarayı. en azından koymuştum. o bana yetti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder